9 Şubat 2016 Salı

Kitap Yorumu: Gece İle Şafak | Fatma Erdek

Kitap Adı: Gece İle Şafak
Yazar: Fatma Erdek
Tür: Romantik 
Yayıncı: Ephesus
Sayfa: 523
Baskı Yılı: 2015


Karanlıkta bile gören gözdü yürek. Bir kez bağlandığında, iz sürüyordu. Onlar sevgiyi de, acıyı da birlikte yaşamışlardı. Büyüklerin dünyasında kötülüğün kurbanı olmuş, kaderin savurduğu farklı yönlerde kaybolmuşlardı.

Yıllar geçmiş, yaşamlar değişmiş, dile getirilemeyen acılar karanlıklarda hapsolmuştu. Ancak bir gerçek vardı ki; aynı ateşte yanan yürekler, biraz örselenmiş, biraz olgunlaşmış olsa da, birbirini tanıyordu.

Fakat hayat bu kez onlara farklı roller çizmişti. Gece, intikam ateşiyle yanan bir kadın… Şafak, sevdiği kadını korumak için kendinden vazgeçmeye hazır bir erkek… Gerçeği ararken, aşkın ve tutkunun esiri olan iki yürek…

Bir yanda dar, çıkmaz sokaklar, birbirine yaslanmış gecekondular, benzer yazgılar, yüzler, insanlar… 

Diğer yanda karanlığa sahte ışıklar yakan sazlı sözlü mekânlar, suçlar, suçlular, hem sefil, hem de göz alıcı hayatlar…

Tehlikenin koynunda, sırlarla çevrili derin bir AŞK hikâyesi okumaya hazır mısınız?


Önceki yorumlardan bazılarında "spoiler vermeden yazarken zorlanıyorum" tarzı bir şeyler demiştim. Erken konuşmuşum şuan anlıyorum. Sanırım bu konuda beni en çok zorlayan kitap oldu Gece İle Şafak. Tek bir hikayeden ibaret değildi çünkü. Hikaye içinde hikaye vardı sanki. Öyle çok insanın hayatına göz attık ki o 500 sayfada. Geçmiş ve günümüzün paralel olarak gitmesi de tuz biber oldu üstüne. Bir an mutlulukla gülümserken bir anda gözleriniz dolu dolu olabiliyor. Ya da bir an merak içindeyken hemen sonrasında o merak duygusunu gidermenin, gizemi çözmenin hazzını yaşayabiliyorsunuz. Karmakarışık duygulara kapılmışken, biraz da alt üst olmuşken bir bakıyorsunuz o son sayfaya gelmiş, kapağı kapatmışsınız. Yüzünüzde buruk bir gülümseme, "keşke bitmeseydin" diyor ve tüm bunlar gerçek miydi, kurgu muydu diye düşünmeye başlıyorsunuz. En azından beni bu açıdan çokça etkiledi diyebilirim.


Gece, erkeğin kadında arayabileceği her şey. Güzel, zeki, yetenekli, bir bakışıyla birçoklarını önünde diz çöktürecek bir kadın. Yeraltının önemli isimlerinden Ayhan Çakır'ın ilgisini çekmesi bu sayede uzun sürmüyor ve önemli bir mekan olan Çakırkeyif'de assolist olarak çalışmaya başlıyor. Kısa sürede ismini bilmeyen de öğreniyor ve Çakır'ın gözdesi haline geliyor. Gece'yi korumak, daha doğrusu her hareketinden haberdar olmak için Çakır en güvendiği ve Çakırkeyif'i de emanet ettiği Şafak'ı görevlendiriyor. İsimleri kadar ironik bir gelecek bekliyor Gece ile Şafak'ı, haberleri olmaksızın. Gece sadece Çakır'ı ve diğerlerini büyülemekle kalmıyor, Şafak'ı da etkisi altına alıyor. Daha ilk andan Gece'den etkilenen Şafak sürekli ikilemlerle boğuşmaya başlıyor. Yaptığı iş, güvenini kazandığı adam bir yanda fazlasıyla etkilendiği, sevdiği kadın diğer yanda. Her halükarda zorlu seçimler bekliyor ikiliyi. Oyuna yeraltının asıl adamının girmesiyle işler içinden daha da çıkılmaz bir hal alıyor kısa sürede. Tuncay Demirhanlı, Çakır'ın mekanına gittiğinde her zamanki gibi sıradan bir assolist görmeyi bekliyor fakat Gece gibi birinin karşısına çıkması, adeta buz tutmuş kalbinin tekrar atmasını sağlıyor. Hayran kitlesine bir isim daha ekleyen Gece için ise Demirhanlı oldukça tehlikeli bir adam. Çakır'ın Demirhanlı'ya karşı Gece'yi kullanmak istemesi, Şafak'ın eli kolu bağlı kalması, Demirhanlı'nın Gece'ye zaman geçtikçe daha da bağlanması ve Gece'nin gözü kara, pervasızca intikam için birçok şeyi görmezden gelerek tehlikenin tam ortasına balıklama atlaması... Çok da uzun sürmeyen bir zaman diliminde her şey öyle karışık, içinden çıkılmaz bir hal alıyor ki sürekli düşünmeye itiyor okuyucuyu.

Fakat şu da var ki, kimseyi yeteri kadar suçlayamıyorsunuz. Gece kendi intikamı peşinde olduğundan Şafak ile birçok şeyi kesinleştiremiyor. Şafak sevdiği kadını canı pahasına korumak isterken birçok etken elini kolunu bağlıyor. Ve Demirhanlı... O kadar çok istedim ki ondan nefret edebilmeyi. Kitabın büyük çoğunluğunda ettim de aslında. Ama suçlayamadım birçok yaşanmışlık için onu da. Sanırım bana göre asıl kötü pek fazla görmediğimiz Tuncay'ın babasıydı. Öyle ki geçmişte her şeyi akışına bırakıp, Tuncay'ın kendi hayatını yaşamasına izin verseydi her şey herkes için çok daha farklı, çok daha yaşanılabilir olurdu. Yine de şunu fark ettim ki, her olayın altındaki asıl sebep aşktı. Kitabın en derinine inip, her şeyin başlangıcına döndüğümüzde en büyük etkenin karşılıksız bir aşk olduğunu görüyoruz. İhanetler, incinmeler, incitmeler o andan itibaren başlıyor ve günümüze kadar birçok insanın hayatını, gerçek anlamda yaşamalarına engel oluyor...

Kurgunun 1986 ile günümüz arasında gidip gelmesi, birçok olayı erkenden tahmin etmemi sağladı. Kitabın henüz ilk yüz sayfasına gelmeden epey bir şeyi tahmin etmiş ve okuyan arkadaşlarıma tahminlerimin doğru olup olmadığını teyit ettirmeye başlamıştım. Kitabı okurken beni rahatsız eden tek etken buydu. Neyse ki gizemin hiç bitmemesi, sürekli olarak üzerine yeni şeyler eklenmesi bu konudaki rahatsızlığımı ortadan kaldırdı. Belki Fatma Erdek'in kalemi ile daha önceden tanışmış ve diğer kitaplarını da okuyabilmiş olsaydım bu da batmazdı gözüme. Ama ne yazık ki kendisinin kalemi ile tanışmam epey geç oldu. Diğer kitaplarını da kısa zamanda okuyabilmeyi umuyorum.^^



♫Alıntılar♫

♫ Gece'yi tanıdığını sanırken, apayrı karakterlerle karşı karşıya kalmıştı. Gece, isterse her erkeği uçurumdan sürükleyecek, bir bakışıyla oradan aşağıya atacak bir kadındı. Peki ama bu hale gelmeyi nasıl başarmıştı? Ya da daha da önemlisi, neden böyle bir iş seçmişti?

♫ Şafak, diğerlerinden farklıydı. Ve bu fark, Gece'yi mutlu ediyor, ruhunda dalgalanmalar yaratıyordu. Diğer yandan, alacakaranlık korkular hissediyordu. Çünkü ikisi için bir gelecek, yarın ya da bir an bile yoktu. Umudun olmadığı yerde, hiçbir şey yeşermiyordu. 

♫ Şarkıyı Şafak'ın gözlerine bakarak söylüyordu. Öylesine ustaca kullanıyordu ki gücünü. Hem aklına giriyor, hem aklını alıyordu. Hem vaat ediyor, hem tehdit. Hem bir adım uzaktaydı, hem ulaşılmaz.

♫ (...)Eli kolu bağlanmışlık bir yere kadardı. O yerden sonra, ne emirler, ne de kararlar durdurabilirdi onu. Gece, onun olmadığı hiçbir yere adım atmayacaktı. Ateşse, ateş... Ölümse, ölüm... Bırakmayacaktı Gece'yi.

♫ Muhteşem Gece! Çakır'ın bülbülü... Tuncay'ın sultanı... Şafak'ın aşkı Gece!

♫ Güven, aşk gibi, bir bakışa saplanan serseri bir ok değildi. Güven, serpilmek için zaman, yerleşmek için sabır istiyordu. Aşkın hamallığı, güvenin olgunluğuyla büyüyordu.



4.5/5

3 yorum:

  1. Öncelikle bu yorumu nihayet burada gördüğüm için çok mutlu ve gururluyum :D Zor oldu ama başardın sis! Evet biliyorum yorumlaması zor bir kitaptı ama sen başardın :)) Helal olsun :D Ah... Ne desem nasıl desem bilemedim :) Bir Şafak atın üzerime desem anlatmış olur muyum acaba derdimi :D Yalnız şaka bir yana kitap gerçekten de güzeldi :) Ben de yeri ayrıdır yani ::)
    Ellerine sağlık canısı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumlaması zor bir kitaptı cidden benim için. Yorum süresince de seninle iletişimdeydik biliyorsun halimi :D Ki sen olmasan hala tanışmamış da olacaktım gerek Şafak ile gerek Fatma Abla'nın kalemi ile. Tekrardan teşekkürler kitap için sis^^

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...