16 Ocak 2016 Cumartesi

Kitap Yorumu: Pinokyo'nun Rüyası | Selvi Atıcı [Kayıp Şehir #2]

Kitap Adı: Pinokyo'nun Rüyası
Yazar: Selvi Atıcı
Seri: Kayıp Şehir(#2)
Tür: Romantik 
Yayıncı: Nemesis
Sayfa: 464
Baskı Yılı: 2015



Gecenin karanlığı üzerine en derin koyuluğuyla çöktüğünde Gazel, bir binanın en üst katındaydı. Ve o binadan canlı çıkması imkânsızdı. Hayatta tek bir kez bile olsa, geleceğiyle ilgili bir kararı kendisi verebilmek istedi. Nasıl öleceğini seçebilmek istedi. Onu kovalayan adamlar çoktan o binaya girmiş ve merdivenleri çıkmaya başlamışlardı. Birazdan yakalanacaktı. Ve yine, birilerinin onun adına verdiği kararları uygulamak zorunda kalacaktı. Başkalarının elinde oyuncak olmaktansa, ölmeyi tercih etti. Ve kendini boşluğa bıraktı.

Aynı gece, Ömer'in üzerine de kopkoyu bir karanlıkla çökmüştü. Bütün gün hastalarıyla ilgilenmiş ve ameliyattan ameliyata koşturmuştu. Trafikten kurtulmak için girdiği ara yolda ilerlerken aklından geçen karmakarışık düşünceler, büyük bir gürültü ve sarsıntıyla bölündü. Pat!

Arabasının üzerine bir şey düşmüştü. İlk anda ne olduğunu anlayamadı ama birkaç saniye sonra ön camına doğru uzanan bir kadın eliyle karşı karşıya kaldı. O el Ömer'e, 'beni tut' diye yalvarıyor gibiydi. O eli tuttuğu anda, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Ne Ömer için; ne de Gazel için…


Selvi Ablanın yazılı diğer eserlerini birçok kez okumama rağmen Pinokyo'nun Rüyası ve Kalbim Sende Kalmış'a bir türlü başlayamamıştım. Bu yüzden Kimliksiz ve Sen'den bir tık daha merakla okuduğumu kabul ediyorum Ömer ve Gazel'in hikayesini. Kimliksiz'de birkaç kez rastlamıştık sevgili Ömer'e ama çok da fazla tanıma şansı bulamamıştık. Kim bu Adem ve Deryal'le bu kadar içli dışlı olan Doktor diye düşünmüyor değildim haliyle. Eh bir de arada bir sayfalarda rastladığım Doktor Ömer resimleri ve alıntıları vardı ki... O görselleri gören, hatırlayan arkadaşlar beni iyi anlayacaktır eminim. Neyse... Darısı Adem'in hikayesinin başına diyor ve yoruma geçiyorum.

Ömer, işinde başarılı, genç, zeki ve biraz(!)da çapkın bir bey. Yoğun, uzun, stresli ve yorucu bir mesainin ardından evine gitmek üzere hastaneden ayrılıyor fakat daha da stresli saatlerin onu beklediğinden habersiz. Trafik sıkışık olduğundan her zaman kullandığı yolu kullanmak yerine bir ara sokağa sapıyor ve hiç de beklemediği bir gürültü duyuyor. Siz şimdi diyeceksiniz ki ah zavallı Doktor'um seni daha tanıyamadan birine mi çarptın, mapus köşelerinde çürüyecek misin... İçiniz rahat olsun zira Ömer'in bir şeye çarptığı yok. Aksine Ömer'in arabasının tavanına düşen bir adet Gazel söz konusu. Ömer önce şok olsa da doktor olduğunu hatırlayıp ilk müdahaleyi yaparken hastaneye haber veriyor ve ilk tanışmaları diyemesek de ilk karşılaşmaları bu şekilde gerçekleşiyor.

Gazel ise Ömer'in aksine gerek hayattan gerek insanlardan büyük darbeler yemiş, herkesini, her şeyini kaybetmiş gencecik bir kız. Çaresiz bir zamanında hata yaparak kötü insanlara bulaşıyor ve sonunda başkasının elinde, başkasının belirleyeceği şekilde ölmektense özgür olarak ölmeyi seçiyor. Kendini boşluğa bıraktığında özgür de hissediyor fakat yirmi yaşında bir kızın özgürlüğü ölüm anında hissetmesi nasıl bir ironi, bunu düşünmeyi size bırakıyorum. Tam o anda Ömer'in oradan geçmesi ise Gazel için büyük bir şans...

Uzun bir yoğun bakım sürecinden ve Ömer'in uğraşlarından sonra Gazel tekrar hayata gözlerini açıyor. Koca dünyada bir başına kaldığından Ömer ona yardım elini uzatıyor ve gerek maddi gerek manevi olarak Gazel'e destek çıkıyor. Evini genç kıza açıyor, onun için iş arıyor ve hayata tutunup mutlu olması için elinden geleni yapıyor. Fakat geçen tüm bu zaman içinde Gazel'den etkilenmeden de edemiyor. Gün geçtikçe daha da farkına varıyor Gazel'in ve kıza karşı hissettiği çekimi inkar etmekten vazgeçiyor. Bu çekim ne kadar güçlü olursa olsun, Gazel'in sır dolu geçmişi, cevaplanmamış sorular, Ömer'in ciddi ilişkilerden kaçınması aralarındaki boşluğu kapamalarına engel oluyor. Onlar kendi sorunlarına odaklanıp, çözüm bulmaya, her şeyi düzeltmeye çalışırken geçmişin hayaletleri de bir türlü peşlerini bırakmıyor ve mücadelelerini katbekat zorlaştırıyor.

◂ Eveeett bu kadar konudan bahsetmek yeter sanırım. Büyük ihtimalle spoiler verdin diye taşlayacaklar beni yine ama verdiğimi düşünmüyorum pek. Bunlar bildiğimiz şeyler sonuçta :P 

Her ne kadar Doktorum Ömer'im diye ölsem de kitap boyunca, başlarda bir ara Ömer'e sinir olmadım değil. Kendi cazibesinin fazlasıyla farkında ve bunda haklı da, tamam ama ilk bölümde yaptığı birkaç hareket biraz düşürdü kendisini gözümden. "Ah," dedim "umarım çekersin bu yaptıklarını Ömer!" Ama sonra pişman oldum tabii. Çünkü tüm o umursamaz, muzır tavırlarının altında kocaman altın gibi yüreğe sahip bir Ömer gördüm sayfalar aktıkça. Kendi sorunları olduğu halde Gazel'i sahiplenmesi, ona kol kanat gerip, onun için uğraş vermesi... Üstelik Gazel'in karanlık ve sır dolu geçmişine rağmen. Her biri onun insancıllığını gösteriyordu fazlasıyla. Arada hatalar yaptı yine ama kim mükemmeldir ki sonuçta?

Bakmayın sürekli Ömer dediğime. Bir tek o değildi hatalar yapan. Gazel de ondan pek geri kalmadı açıkçası. "Söyle artık, konuş be kızım!" diye diye tükendim kitap başında ama beni dinleyen, duyan kim? Saklanan sırlar, yanlış anlaşılmalar hep bir duvar ördü ikisi arasına ama lütfedip oturup iki yetişkin gibi konuşmadılar onca zaman serzenişlerime aldırıp da...

Tüm bunlar bir yana, en sevdiğim kısımlar Deryal ve Adem ikilisinin de olduğu kısımlardı. Özellikle Deryal ve Ömer'in tanışma hikayesini de öğrenmek büyük sürpriz oldu bana. Eh Ömer'in neden Deryaller için bu kadar değerli olduğunu da anlamış oldum. Ama konu sevdiğim kısımlara gelmişken söylemeden geçersem içimde kalır, Ömer'in Gazel'e çikolata alma işini rutine bağlayıp da eve sanki günlük gazete alırmış gibi davranması... Çikolatan çekmecede notları... Bir adet Ömer alabilir miyim lütfen?!

Neyse efendim daha fazla uzatmadan bağlıyor, alıntıları giriyor(tabi onca sticker arasından seçebilirsem)ve yorumumu bitiriyorum. Selvi Abla'nın istisnasız yazacağı her şeyi okuyacağımı daha önce söylemiştim. O yüzden büyük bir rahatlıkla okuyorum eserlerini. Ama şu da var ki her birinde Kimliksiz'den esintiler arıyorum. Çok başka bir yere sahip bende zira. İster istemez karşılaştırmalar yapmadan duramıyorum da. Yine de çıkacak her kitabını da heyecanla bekliyorum. Umarım Gitme'yi de en kısa zamanda elimize alabiliriz!^^




 ❝ Kızın yörüngesine girdiği anda Ömer'e bir şeyler oluyordu.(...) Fakat asla ona layık olabilecek bir adam olamayacağını da biliyordu. Gazel'in bir yuvaya ihtiyacı vardı. Ne zaman sıkılacağı belli olmayan bir serseriye değil! Kendisi de tam olarak serseri tanımına uyuyordu.❞

 ❝ Çünkü adam usul usul içine işliyordu. Zehirli bir sarmaşık gibi milim milim ilerliyor ama kendisine sağlam bir yer ediniyordu. Zifiri karanlığın içinde ne yapacağını bilemez bir halde dolanırken Gazel'in görüş alanına girmişti. İyiliğiyle, şefkatiyle, kanatlarını takmayı unutmuş bir melek gibi davranarak genç kızın duygularını ele geçirmişti... ❞

 ❝ Ona aşıktı ve bu aşk canını acıtıyordu. Aşkı çok fazla düşünmek zorunda kalmamıştı. Yine de eğer sorsalardı renkli bir şey olduğunu söylerdi. Mutlu bir şey... Bahar gibi, çikolata gibi bir şey oması gerektiğini söylerdi. Çok yanılmış olurdu. Aşk gölün dibindeki balçıktı. Güneş ışınları göle çarpıyor, üzerini parıltılarla dolduruyordu. Nilüferler daha canlı, su daha berrak görünerek seni içine çekiyordu. Suya bir adım atıp, banyo suyu gibi bir ılıklıkla karşılaştığında derinlere gitmek için hiç düşünmüyordun. Cazibesi gözünü körleştiriyordu. Sonra da balçığa saplanıyordun. Bir şekilde yukarı çıksan da kalbini o balçığın içine saplanmış halde bırakıyordun. Aşk balçıktı. Kalbini istiyordu.❞

 ❝ Çok fena bağlanmıştı! Öyle fena ki dünyası yerinden oynamış, o koskoca dünya sadece kızdan ibaret kalmıştı. Ömer de onun dünyası olmak istiyordu. Her şeyi, herkesi olmak istiyordu...❞

 ❝ Adem tatmin olarak, "Hah!" dedi. "Gonzales." Tam bu sıra da Ömer de ne anlatmaya çalıştıklarını anlamıştı. Adem, "Zibidi Gonzales," diye devam etti.❞


  "Çünkü ev sen olmayınca çok boş geliyor. Çünkü önüme gelen herkesle kavga etmeye başladım. Çünkü günlerdir senin yatağında yatıyorum. Çünkü manyak gibi senin tişörtünü koklayıp duruyorum. Çünkü dakikada üç kez telefonumdaki resmine bakıyorum. Çünkü bombok durumdayım. Çünkü seni acayip özledim." Yutkundu. "Bunlar yeterli mi?"


 ❝ "İyiyim!" dedi. Kısacık kelimesine birçok anlam yükledi. İyiyim. Beni merak etme. Canım acıyor fakat geçecek. Kaldırabilirim.




5/5





6 yorum:

  1. Öhöm öhöm... Öncelikle yorumuna bayıldım ve her bir satırına katılıyorum. Ömer'im bebeğim... Çikolata alan erkek en sevdiğim :D Selvi ablanın her kitabı gibi bu da harikaydı :) Ama senin de söylediğin gibi sis Kimliksiz -tabi Deryal- yeri ayrı doldurulamaz bir şey ::) Bir de Mirza var... Babasına bak oğlunu al hesabı *eriyorum* Neyse öyle yani ben çok dağıldım şu an :D :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu dünyadaki en güzel hediye bir kitap iki çikolata zaten sis *-* Ah ahh bana Mirza deme! Sevsem mi dövsem mi ikileminde kaldığım zamanlar öyle çoktu ki! Ama dört gözle bekliyorum kitabını. Bir an önce çıksa da okusak :D Her ne kadar yorumları okul yüzünden geç giriyor olsam da sınav da olsa alır okurum o derece beklemedeyim :D

      Sil
    2. Biraz döverim sonra acıyan yerlerini öperim ben onun ^^ Kesinlikle! Sınav falan dinlemem! O kitap anında alınıp okunur, özenle bağra basılır :D

      Sil
    3. Haha o da güzelmiş :D Değil mi ama! Sınav da neymiş canım :D

      Sil
  2. Mükemmel bir kitap ben çok begendim okurken aaaahhhh dediğim çok oldu

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...