30 Ocak 2015 Cuma

Kitap Yorumu: Karanlık Zihinler | Alexandra Bracken

Kitap Adı: Karanlık Zihinler
Özgün Adı: The Darkest Minds
Seri Adı: The Darkest Minds (#1)
Yazar: Alexandra Bracken
Tür: Distopya 
Çevirmen: Handan Sağlanmak
Yayıncı: Parodi
Sayfa: 576 



Adım Ruby.
Hepinizden farklıyım.
Aklınızın derinliklerinde gezinebilir, 
anılarınızı hiç yaşamamışsınız gibi silebilirim.
Henüz on yaşındayken Thurmond'daki bu rehabilitasyon kampına gönderildim. Hem de kendi ailem tarafından...
Burada her adımımız izleniyor, nefes alış verişlerimiz bile.
Yalnız değilim.
Maviler... Yeşiller... Turuncular...
Sarılar ve Kırmızılar...
Karanlık Zihinler...
Ve yaşamak için saklanmak zorunda kalanlar
Ve kaçanlar... 

Spoiler Alert!!!


İAAN isimli bir hastalığın ortaya çıktığı Amerika'da tüm çocuklar tehlikededir. Fakat yetişkinler çocukları tehdit olarak görmektedir. Çünkü hastalığın öldüremediği, hayatta kalan az sayıdaki çocuklarda bazı yetenekler ortaya çıkmıştır. Hükümet ve yetişkinlerin büyük çoğunluğu çocukların yeteneklerinden korktuğu için, çocuklar hükümet tarafından kamplara alınır ve burada her çocuk yeteneğine göre renklendirilir. Yeşil renk süper zekayı, mavi renk telekineziyi, sarı renk elektrik kontrolünü, turuncu renk zihin kontrolünü, kırmızı renk ise ateş kontrolünü temsil etmektedir.



Hükümetin oluşturduğu bu kamplar, yetişkinlere rehabilitasyon merkezi gibi gösterilir ve çocukların tedavi için oraya alındığına inandırılır. Fakat bir de işin iç yüzü var. Çocuklar orada tedavi için değil, üzerlerinde çeşitli deneyler yapılmak için tutulmaktadır. Tabii sadece bununla kalsa iyi. Şöyle de bir gerçek var; ülke başkanı Gray, en tehlikeli yeteneklere sahip olan Kırmızılar ile kendi özel ordusunu kurmaktadır. Yeşiller ve Maviler bir tehdit oluşturmadığı için kamplarda kalmaya devam ederler fakat durum Turuncular için çok daha farklıdır. Onlar ifşa edildiklerinde öldürülmeleri gerekir. Diğerleri kontrol altına alınabilirken Turuncular için durum böyle değildir.

Asıl kızımız Ruby de bir Turuncu. Fakat on yaşında kampa alındığında doktorunu Yeşil olduğuna ikna ediyor ve Yeşiller ile birlikte kalmaya başlıyor. 6 yılını bu şekilde geçirdikten sonra Turuncu olduğu anlaşılıyor ve Çocuk Birliği denilen başka bir örgüt tarafından kamptan kaçırılıyor. Birlik ona kalacak yer ve daha güvenli bir ortam sunuyor ama Ruby, kimseye güvenmemesi gerektiğinin farkında. Bu nedenle Birliğin elinden kaçıyor ve yolu Zu, Chubs ve Liam ile kesişiyor. Ve asıl macera bundan sonra başlıyor...

Bu dörtlü, dışarıda saklanan ya da bir şekilde kaçabilen Psi Çocukları için güvenli olduğu konuşulan ve Kaçak Çocuk adında bir Turuncu'nun kurduğu kamp olan East River'ı bulmak daha doğrusu Kaçak Çocuğun kendisini bulmak için yola koyuluyorlar. Bu arada peşlerinde olan PÖK askerlerini, Birliği ve ödül avcılarını unutmamak gerek.

Peki ama Kaçak Çocuğu bulsalar bile her şey yoluna girecek mi? Yoksa işler daha da mı karışacak? 

Spoiler vermeden pek açıklanamayacak bir konuya sahipti Karanlık Zihinler bence. Bu nedenle 500 küsür sayfalık bu kitabı elimden geldiğince az spoiler vermeye çalışarak anlattım ve umarım başarılı olabilmişimdir. Kitap hakkındaki kendi düşüncelerime gelecek olursak; şöyle ki başlarda tam olarak anlayamadım konuyu. Sanırım geçmiş-günümüz geçişlerinden dolayıydı. Fakat daha sonra kitapla bütünleştim adeta ve elimden bırakmak istemedim.

Kitaptaki yetişkinlerin neredeyse hiçbirini sevmedim diyebilirim. Özellikle çocuklara sanki canavarlarmış gibi davranan bir kesim vardı ki, sinirlerimi alt üst etti. Kontrol edemediği, kendisinin bile bihaber olduğu bir yetenek yüzünden aileler çocuklarına nasıl ucube muamelesi yaparlar anlayamıyorum. İçlerinde iyileri de yok değil tabii ama ne yazık ki bir elin parmağını geçmeyecek kadar azlardı okuduğum kadarıyla.

Ve bir de esas karakterlerimiz var. Onlara yorumumda çok az yer verdiğimi fark ettim şuan ve hemen bu eksiğimi gidermek istiyorum izninizle :D

Ruby ve Liam ilişkisini çok sevdim kitap boyunca. Evet tüm bu kötülüğün ve kaosun içinde yeşermeye çalışan bir ilişki de söz konusuydu kitapta. Fakat tabi ki bu tür kitaplarda romantizmden çok macera ön planda olduğu için öyle vıcık vıcık  bir aşk beklemeyin. Ki karakterlerin yaşı da uygun değil buna zaten. Yine de ikili arasındaki etkileşimi görmemek mümkün değil.

Liam'ın Ruby'ye bir şeyleri itiraf ederkenki kızarmaları, o sürekli iyimser halleri, etrafındakilere umut vermesi çok hoştu. Tüm yaşadıklarına ve olumsuzluklara rağmen içindeki iyi yanın ölmemiş olması, arkadaşlarını devamlı 'yapabiliriz, başaracağız' kelimeleri ile motive etmesi... Üstelik gerçekten de o yaşta gördükleri ve başından geçenler yenilir yutulur şeyler değildi. 

Chubs, başlarda biraz sinirimi bozan fakat tanıdıkça sevdiğim bir karakter oldu. Sağlam zemine basmayı seven, sorgulayan ve gerçekçi bir yapıya sahipti. Minik Zu'muzu da unutmamak gerek. Küçücük yaşında kaosun ortasında kalmış, gücünü kontrol edemeyen ve konuşamayan ufak bir kız. Sanırım beni en çok etkileyen karakterdi o. 

Ve tabi ki Ruby. Başlarda o sessiz sedasız, her şeyden çekinen kıza ayar olmadım değil. Ama o da zaman içinde çok farklı bir karaktere büründü. Özellikle kitabın sonlarında kesinlikle kendi benliğini buldu diyebilirim. Sanırım bir Turuncu'nun damarına basılmaması gerektiğini hepimiz anlamış olduk.

Bazı yerleri kolay tahmin edilebilir bir şekilde yazılmıştı kitabın ama okumak için engel olduğuna inanmıyorum bunun. Distopya severler için mutlaka okunması gereken bir kitap. Fakat şöyle bir şey var ki, sonunda isyan etmemek elde değil. Yazar öyle bir bitirmiş ki kitabı ikincisi için yakarıyorsunuz adeta. Özellikle de benim gibi diğer kitaplar hakkında araştırma yaparsanız ve bolca spoiler yerseniz bu isyanın boyutu daha da artabiliyor :D Siz siz olun Tumblr gibi sitelerde pek fazla gezinmeyin. Daha sonra benim gibi üzülmeniz muhtemel çünkü.


4/5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...